- Mesaj
- 805
- Çözümler
- 41
- Beğeni
- 2.273
- Puan
- 1.679
- Ticaret Puanı
- 0
Sanat, insanlığın var oluşundan bu yana sürekli olarak değişim geçirmekte ve insanın ihtiyaçlarını dile getirmektedir. İnsan, sanatla birlikte gelişerek sanatı, kendini ifade etme aracı olarak kullanmaktadır.
Sanat, bir arama ve sorgulama biçimi ya da bir dil olarak tanımlanırsa bu dilin insanoğluyla paralel olarak değiştiği söylenebilir. İnsan ve sanat ilişkisi, sanayi devrimiyle geri dönülmez bir yola girmiştir. Çağı yakalama ve çağdaş olma, sanatın da sorunu olmuştur.
Çağdaş dünya sanatını kavrayabilmek için öncelikle çağdaş, sanat ve çağdaş sanat terimlerinin anlaşılması gerekir. Çağdaş, sözcük anlamıyla “Bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olan, çağcıl, uygarca, modern, asrî” demektir. Ancak bir kavram, salt sözcük anlamından çok daha fazlasını içermektedir ve zamanla ona pek çok anlamlar yüklenir. Çağdaşlık kavramı da sözcük anlamının ötesinde bir anlam taşımaktadır. O hâlde çağdaşlık neyi ifade etmektedir? Çağdaşlık, aynı çağda yaşamanın ötesinde kültürü ve uygarlık düzeyini de anlatmaktadır. Çağdaş denince yaklaşık aynı uygarlık düzeyinde olan, kültürleri birbirinden farklı da olsa aynı temel değerleri paylaşan kimseleri anladığımız söylenebilir.
Tarihsel anlamda sanat kavramının tartışılması 19. yüzyıl sonlarında gündeme gelmiştir. O zamana kadarki bilimsel teorilerde olduğu gibi sanatın sınırlandırılmış kesin bir tanımını yapmak kolay değildir. Geçmişteki düşünür ve estetikçiler, sanatın özüne ilişkin somut verilerden öte, varsayım ve tartışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Sanatın evrensel nitelikleri söz gelimi özgünlüğü, tekliği, yeniliği genel bir tanıma gitmeyi haklı olarak engellemektedir. Ayrıca, tarih boyunca her kültür dönemi ve alanı kendine özgü, bir daha yinelenemeyen bir sanat ortaya koymuştur.
Çağdaş sanat için de çağın koşullarına uymak ve bu koşulları yansıtıp geliştirmek endişesi söz konusudur. Çağdaş sanatın ayırıcı özelliği; sanatın boy atması, gelişmesiyle olan doğrudan ilişkisidir. Sanatın kendiliğinden gelişmesi beklenemez. Bu gelişim, çeşitli düşünsel süreçleri gerektirir. Çağdaş sanat; dilini, varlığını, ortamını ve amacını sorgulayarak kendini sürekli geliştirmektedir. Plastik sanatların gelişim sürecine bakıldığında, sanatçı ve zanaatkârların çağın gereklerine uyan eserleri, sanatın gelişmesinde ve sürekli üretmesinde etkili olmaktadır.
Sanatın geniş kitlelerce daha rahat anlaşılabilmesi, hayatın içinde olması ve kavranabilmesi için sanat eğitimi düşüncesinin başlaması, yaygın ve örgün eğitim içinde yer alma sürecini başlatmıştır.
Sanat eğitimi, görsel düşünceyi gerektirir. Düşünce biçiminin aktarılma şekillerinden biri dil ise diğeri de sanatsal faaliyetlerin şekil bulduğu çizgi ve formlardır. Bu nedenle insanlar konuşma dilinden başka iletişim ve aktarım yolu olarak sanata ihtiyaç duymuştur. Birey karşılaştığı problemleri çözmede, yaşamı kavramada, gördüklerini hissetmede ve olaylara karşı tepki göstermede sanat eğitiminin gerekliliğini anlamalıdır. Çünkü sanat eğitimi, bireyin estetik duyarlılığı, zekâsı, fiziksel ve toplumsal yaşamının gelişiminde önemlidir.
Sanat, bir arama ve sorgulama biçimi ya da bir dil olarak tanımlanırsa bu dilin insanoğluyla paralel olarak değiştiği söylenebilir. İnsan ve sanat ilişkisi, sanayi devrimiyle geri dönülmez bir yola girmiştir. Çağı yakalama ve çağdaş olma, sanatın da sorunu olmuştur.
Çağdaş dünya sanatını kavrayabilmek için öncelikle çağdaş, sanat ve çağdaş sanat terimlerinin anlaşılması gerekir. Çağdaş, sözcük anlamıyla “Bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olan, çağcıl, uygarca, modern, asrî” demektir. Ancak bir kavram, salt sözcük anlamından çok daha fazlasını içermektedir ve zamanla ona pek çok anlamlar yüklenir. Çağdaşlık kavramı da sözcük anlamının ötesinde bir anlam taşımaktadır. O hâlde çağdaşlık neyi ifade etmektedir? Çağdaşlık, aynı çağda yaşamanın ötesinde kültürü ve uygarlık düzeyini de anlatmaktadır. Çağdaş denince yaklaşık aynı uygarlık düzeyinde olan, kültürleri birbirinden farklı da olsa aynı temel değerleri paylaşan kimseleri anladığımız söylenebilir.
Tarihsel anlamda sanat kavramının tartışılması 19. yüzyıl sonlarında gündeme gelmiştir. O zamana kadarki bilimsel teorilerde olduğu gibi sanatın sınırlandırılmış kesin bir tanımını yapmak kolay değildir. Geçmişteki düşünür ve estetikçiler, sanatın özüne ilişkin somut verilerden öte, varsayım ve tartışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Sanatın evrensel nitelikleri söz gelimi özgünlüğü, tekliği, yeniliği genel bir tanıma gitmeyi haklı olarak engellemektedir. Ayrıca, tarih boyunca her kültür dönemi ve alanı kendine özgü, bir daha yinelenemeyen bir sanat ortaya koymuştur.
Çağdaş sanat için de çağın koşullarına uymak ve bu koşulları yansıtıp geliştirmek endişesi söz konusudur. Çağdaş sanatın ayırıcı özelliği; sanatın boy atması, gelişmesiyle olan doğrudan ilişkisidir. Sanatın kendiliğinden gelişmesi beklenemez. Bu gelişim, çeşitli düşünsel süreçleri gerektirir. Çağdaş sanat; dilini, varlığını, ortamını ve amacını sorgulayarak kendini sürekli geliştirmektedir. Plastik sanatların gelişim sürecine bakıldığında, sanatçı ve zanaatkârların çağın gereklerine uyan eserleri, sanatın gelişmesinde ve sürekli üretmesinde etkili olmaktadır.
Sanatın geniş kitlelerce daha rahat anlaşılabilmesi, hayatın içinde olması ve kavranabilmesi için sanat eğitimi düşüncesinin başlaması, yaygın ve örgün eğitim içinde yer alma sürecini başlatmıştır.
Sanat eğitimi, görsel düşünceyi gerektirir. Düşünce biçiminin aktarılma şekillerinden biri dil ise diğeri de sanatsal faaliyetlerin şekil bulduğu çizgi ve formlardır. Bu nedenle insanlar konuşma dilinden başka iletişim ve aktarım yolu olarak sanata ihtiyaç duymuştur. Birey karşılaştığı problemleri çözmede, yaşamı kavramada, gördüklerini hissetmede ve olaylara karşı tepki göstermede sanat eğitiminin gerekliliğini anlamalıdır. Çünkü sanat eğitimi, bireyin estetik duyarlılığı, zekâsı, fiziksel ve toplumsal yaşamının gelişiminde önemlidir.
Son düzenleme: