- Mesaj
- 819
- Beğeni
- 658
- Puan
- 821
- Ticaret Puanı
- 0
M A R V E L — E V R E N V E Ö T E S İ
Marvel Comics’in, oldukça karışık bir gerçeklik sistemi olduğunu, bu gerçekliğin boyutlardan paralel evrenlere,
farklı gerçekliklerden kozmik varlıklara kadar pek çok unsuru kapsadığını biliyoruz. Doğal olarak, özellikle çizgi roman
okumaya yeni başlayanlar için, bu tip kavramlar son derece kafa karıştırıcı olabiliyor. Uzun süredir çizgi roman
okuyanlar bile, hem bu kavramların birbirleriyle eş anlamlıymış gibi kullanılması, hem doğru dürüst bir açıklama
yapılmadan kullanılması, hem de zaman zaman yazarların kendileri tarafından yanlışlar yapılarak kullanılması
nedeniyle kafa karışıklığı yaşayabiliyor.
Bu yazımızda, Marvel’ın gerçekliğini belli bir kurgusal düzene oturtmaya, biraz daha organize ve anlaşılabilir kılmaya
çalışacağız.
1– Dünya ve Evren
I. Marvel Dünyası vs. Gerçek Dünya
Bildiğiniz gibi, Marvel Comics tarafından basılan öykülerin büyük bir çoğunluğu Dünya gezegeninde geçiyor. Kahramanların
büyük çoğunluğu burada yaşıyor, bu gezegeni kurtarmak için savaşıyorlar. Peki, bu Dünya, gerçek Dünya’ya
ne kadar benziyor? Arada ne gibi farklılıklar var? Ve daha önemlisi, bu farklılıkların sebebi tam olarak ne?
Önce benzerlikler: Temel olarak bizim Dünyamız, Marvel Evreni’ne çok benziyor. Aynı tarihi olaylar, aşağı yukarı aynı coğrafya ve ülkeler, aynı özellikler... Göze çarpan en büyük fark, tabi ki, Marvel Evreni’nde normal insanlardan farklı olarak, bir takım süper güçlü, metainsan‖ların olması. Bu süper güçlerin temel kökenleri, aslında tarihi çağlarda Dünya’ya gelen ve çeşitli deneyler yapan, Marvel Evreni’nin en güçlü varlıklarından Celestials’a dayanıyor. Boyları 600 metreyi aşan ve Uzay Tanrıları‖ olarak tanımlanan bu varlıklar, tarih öncesi dönemlerde Dünya’ya geliyorlar ve insan ırkı üzerindeçeşitli deneyler yapıyorlar.
Bunun bir sonucu olarak, süper güçlü Eternals ve onların düşmanları, Deviants ırkları yaratılıyor.
Aynı zamanda, insanların, yani homo sapiens’lerin de genetik kodlarında bir değişim oluyor.
İşte Marvel Evreni’ndeki süper güçlerin asıl temeli de bu genetik değişime dayanıyor. Bu genler, hem belli bir süre
sonra doğal olarak insanları değiştirmeye başlayarak onlara özel güçler kazandırıyor (mutantlar), hem de, aktif
mutant genleriyle doğmayanları da çeşitli faktörlerin yardımıyla ―meta-insan‖lara çevirebiliyor. Burada, radyasyon
konusunda ufak bir parantez açalım. Bu ―çeşitli faktörler‖in en büyüğü elbette radyasyon. Eğer Marvel Evreni’nin
orijin hikayelerini az çok biliyorsanız, bu hikayelerde radyasyonun enteresan bir rolü olduğunu fark etmişsinizdir.
Spider-Man radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılıyor, Fantastic Four uzayda radyoaktif kozmik ışınlara maruz
kalıyor, Daredevil’in gözlerini radyoaktif maddeler kör ediyor, Hulk gamma ışınları tarafından yaratılıyor, vesaire...
İşte Celestial’ların hikayesi de, 1960’larda yazılan bu radyasyon hikayelerine bir mantık getiriyor.
Kısacası, Marvel 1960’larda, radyasyonun tam etkileri henüz bilinmiyorken yazdığı bu öykülere karşı gelebilecek
Yahu radyoaktif örümcek ısırdı diye neden Örümcek-Adam oluyor ki, kanser olması gerekmez
mi?‖ şeklinde modern sorulardan da sıyrılmış oluyor.
Marvel Dünyasının bizim dünyamızdan bir başka farkı da, ciddi bir teknoloji farkı olması. Uzay gemileri,
teknoloji harikası jet ve silahlar, Iron Man zırhı gibi pek çok teknolojik gelişme, Marvel karakterlerine
Celestial’ların özel genlerine muhtaç olmadan süper güçler kazanma fırsatı veriyor. Fakat tabi ki, Reed
Richards, Tony Stark ve benzeri pek çok dahinin akıl almaz buluşları, onların genlerinde de zekalarını
normal boyutların çok üzerine çıkaran ―meta-insan‖ genleri yattığının bir göstergesi olabilir.
Peki, Celestials’ın dünya üzerinde yaptığı bu deneylerin nedeni ve nihai sonucu ne? Şu an için Marvel’ın bu sorulara verdiği net bir cevap yok. Ama yine de, birkaç spekülasyon var. Alex Ross’un efsanevi serisi Earth X’e göre, Celestial’lar çeşitli gezegenlerin çekirdeklerine yeni ―Celestial yumurtaları yerleştirerek çoğalıyorlar. Fakat, bu yumurtaların gelişip yeni Celestial’lar yaratmaları milyonlarca yıl sürüyor. İşte insanların genlerini, onlara süper güçler verecek şekilde değiştirmelerinin sebebi de, bu bekleme
süresi boyunca gezegenin (ve dolayısıyla yumurtanın) güvende kalacağından emin olabilmek. Bu da demek oluyor ki, eğer Alex Ross bir paralel evren hikayesi olarak yazdığı Earth X’te haklıysa, nihai son dünyanın yok olup yeni bir Celestial’ın yaratılmasına işaret ediyor.
Bir başka son teorisi de, insanlığı ―Skrull‖ ırkıyla karşılaştıran bir fikir. Skrull’lar, Andromeda Galaksi’sinde yaşayan ve şekil değiştirme özelliğine sahip olan bir ırk.
Skrull’ların enteresan özelliğ ise şu: diğer gezegenleri işgal edip bir imparatorluk haline gelmeden önce, asıl yaşadıkları gezegene de tıpkı dünyaya olduğu gibi Celestial’largeliyor ve aynı deneyleri yapıyorlar. Fakat, Skrull’lar üzerinde yapılan deneyler, dünyadan çok daha önce gerçekleşiyor. Ve sonuç olarak, bütün bir ırk zaman içinde evrim geçirerek tek bir özel güce sahip oluyor.
İşte bu teoriye göre, dünyada da zaman içinde aynı şeyin olması, ve tüm insanlığın tek bir özel güce sahip
olacak şekilde evrim geçirmesi gerekiyor. Ama dediğim gibi, bu teorilerin ikisi de Marvel Evreni içinde pek
bilinmeyen, sadece Earth X’te işlenmiş ve dürüst olmak gerekirse Marvel’ın kendi evreni içinde şu ana
kadar fazla etkisini görmediğimiz teoriler.
Temel olarak, Marvel’ın bastığı yayınların muhtemelen %90’ından fazlası Dünya’da geçiyor. Fakat, tabi ki,
bu Dünya bir boğanın boynuzları üzerinde durmuyor! Tıpkı gerçekte olduğu gibi, Marvel Dünyası da
bir Güneş Sisteminin, bir galaksinin ve son olarak da bir evrenin içinde bulunuyor.
II. Marvel Evreni
Marvel Evreni, Marvel Dünyasının da içinde bulunduğu, sınırsız ve sonsuz evreni tanımlamak için kullanı-
lan bir kavram. Earth-616 olarak adlandırılan bu evren, aslında teknik olarak var olan her şeyi kapsıyor.
Peki, Marvel Evreni’nin bir parçası olup da, dünyanın bir parçası olmayan belli başlı varlıklar neler?
Öncelikle, evrenin farklı bölgelerine yayılmış halde bulunan, sayısız uzaylı ırk. Bu uzaylı ırklar, farklı galaksilerde,
farklı gezegenlerde yaşıyorlar ve zaman zaman Dünya’nın da içinde bulunduğu olaylara giriyorlar.
Şu anda Marvel Evreni’nde bulunan tüm ırkları tam olarak bilemememize rağmen, en temel, en önemli
üç ırkı sayabiliyoruz:
1. Skrul—Andromeda galaksisinde yaşayan, şekil değiştirme özelliğine sahip olan savaşçı bir ırk.
2. Kree—Skrull’ların baş düşmanı olan ve sürekli onlarla savaş içinde olan, pembe ve mavi ten
renkli olmak üzere iki türü bulunan insanımsı bir ırk
3. Shi’ar: Daha çok X-Men hikayelerinde karşımıza çıkan, evrenin en önemli ırklarından biri.
Bu uzaylı ırkların hemen arkasından da, Marvel Evreni’nin en temel ve en ilginç özelliklerinden biri olan,
Kozmik Varlıklar geliyor. Sayıları fazla olduğu için genel bir tanımlama yapmak zor olsa da, evrenin
varolmasını ve varlığının devam etmesini sağlayan, hayal edilemeyecek güçlere sahip bu varlıklar, Marvel
Evreni içindeki asıl güç dengesini oluşturuyor, ve insanlar (ya da süper kahramanlar) gibi evrenin gidişatı
içinde aslında hiçbir önemi olmayan varlıklarla neredeyse hiçbir şekilde ilgilenmiyorlar
Peki kim bu varlıklar? Bir bölümü, evrenimizde var olan ―kavramların‖ kişiselleştirilmiş halleri. Evren
―sınırsız‖ ise, Sınırsızlığı temsil eden bir varlık bulunuyor. Evrende canlılar ölüyorsa, ―Ölüm‖ü temsil eden
bir varlık bulunuyor. Ve işte bütün bu kavramlar, ―Kozmik Varlıklar‖ dediğimiz grubun en önemli parçasını
oluşturuyorlar. Aynı zamanda, evrende bu saf, kavramsal varlıklar arasında denge unsuru olarak varlığını
sürdüren varlıklar da mevcut. Son olarak da, evrenin varlığını sürdürmek, veya evrende denge sağlamak
için yaratılmamış olmasına rağmen, kozmik varlık statüsünde bulunan oluşumlar bulunuyor. Çok kafa
karıştırıcı hale getirmemek için, gelin bütün bu kavramları olabildiğince basit bir tabloda yeniden inceleyelim.
III. Kozmik Varlıklar Üzerine Birkaç Ekleme
2— Evren ve Ötesi
Evet, Marvel Dünyasını ve Evrenini, çeşitli açılarından ele aldık. Fakat, bildiğiniz gibi, Marvel Comics’in bütün yayınları sadece bir evrende olup bitmiyor.
Evrenin bütün bu karışıklığı ve büyüklüğünün ardında, daha da karmaşık, daha da büyük şeyler yatıyor. Yazımızın ikinci bölümünde de, Marvel Comics yayınlarında Evrenin ötesinde neler olduğuna, ve bu sistemlerinbirlikte nasıl çalıştığına bakmaya çalışacağız.
Üsteki bu basit dikdörtgenin, Marvel Evreni’nin tamamı olduğunu düşünelim.
Dünya, tüm kahramanlar, ve bir önceki sayfalarda incelediğimiz Eternity, Infinity,
vs. gibi kavramlar, işte hep bu dikdörtgenin içinde bulunuyor. Ölümsüz bir karaktere,
ışık hızının çok üstüne çıkabilecek bir uzay aracı verseydik, ve ona istediği gibi
dolaşmasını söyleseydik, bütün devasalığına ve sınırsızlığına rağmen, fiziksel olarak
gidebileceği yerler, işte bu dikdörtgenin kenarlarıyla sınırlı oluyor.
Fakat, tabi ki, Marvel’da sadece fizlksel olarak gidebileceğimiz yerlerin dışında, pek çok farklı gerçeklik, farklı boyut, ve farklı ―alternatif / paralel‖ evren bulunuyor. Peki bu sistem nasıl işliyor? Bir boyut ile paralel evren arasındaki fark nedir? Farklı bir evrende geçen hikaye ne demek? Peki ya başka bir boyutta geçen hikaye?
Öncelikle boyutlardan (dimension) ve benim bariz sebeplerden dolayı alt-evren olarak tanımlamayı sevdiğim (pocketuniverse/ microverse)’lerden başlayalım. Dediğimiz gibi, ―evren‖ fiziksel olarak gidilebilecek limitleri belirtiyor. Fakat, evrenindışında, Marvel Evreni’ne bağlı olan, fakat fiziksel olarak seyahat edilerek ulaşmanın mümkün olmadığı bazı yerler var.
Bunlar, Marvel Evreni’ne bağlı olarak bulunuyorlar, teknik olarak Marvel Evreni’nin bir parçası olarak işliyor ve Marvel Evreni’yle aynı devamlılığı paylaşıyorlar. Ama aslında Marvel Evreni’nin, fiziksel olarak, dışındalar.
Buna verilebilecek sayısız örnek var. Nors Tanrılarınnı geldiği Asgard, Yunan Tanrılarının geldiği Olympos, Mr. Fantastic’in keşfettiği Negative Zone, Mojoverse, Microverse, Franklin Richards’ın Heroes Reborn’da yarattığı Pocket Universe, hep Marvel Evreni’ne bağlı olan, ama aynı zamanda onun dışında bulunan kavramlara örnekler. Bunu şemaya yansıttığımızda, elimizde şöyle bir örnek oluyor:
İşte alt-evrenler ve boyutlar bu şekilde, Marvel Evreni’ne hem bağlı, hem de ondan bağımsız bir şekilde devam ediyor. Pekiya paralel / alternatif‖ evrenler? Deminden beri karşımıza çıkan ―multiverse‖ kavramı? Paralel Evrenler, temel olarakMarvel Evreni’ne benzer olan, fakat bir veya birkaç noktada Marvel Evreni’nden ayrılan, ve alt-evren/boyutların aksine,Marvel Evreni’nden tamamen bağımsız olan Evrenleri tanımlamak için kullanılıyor.Paralel Evren‖ kavramını kafanızda canlandırmanız için en yardımcı olacak kavram, olasılık‖ kavramıdır. Çünkü paralelevren teorisine göre, olma olasılığı bulunan her şey, olmuş olmak zorunda. Bu ne demek? Marvel Evreni ile ilgili aklınıza getirebileceğiniz. Ya o örümcek Peter’ı değil de Flash Thompson’u ısırsaydı?, Ya Spider-Man Fantastic Four’a katılmış olsaydı?,Uncle Ben ölmese Peter’ın hayatı nasıl olurdu?, gibi tüm sorular, bir paralel evrenin gerçeği oluyor.Zaten Marvel’ın da paralel evrenleri en çok kullandığı seri, What if?‖ isimli, karakterlerin veya evrenin mantığında bir şeyin değişik gittiği evrenleri inceleyen bir seri. Aynı zamanda, paralel evren kavramı, yazarların Marvel Devamlılığında barınamayacak, fakat yazmak istedikleri öykülerini (örneğin Marvel Evreninin yok oluşu gibi) yazmalarına olanak sağlıyor.
Gelelim Multiverse kavramına. Aslında buraya kadar incelediklerimizi anladıktan sonra, Multiverse son
derece basit bir kavram. Şu ana kadar bildiklerimizi yeniden şemaya dökersek, elimzde şöyle bir resim
oluyor:
Basitçe çizildiğinde, birbiriyle bağlantılı olmayan, birbirini etkilemeyen, aynı temel özellikleri paylaşan
sonsuz sayıda evren. İşte multiverse kavramı, bütün bu paralel evrenleri kapsayan bir kavram olarak
kullanılıyor. Birbirinden bağımsız olan bu evrenlerin hepsi, bir Multiverse’ün içinde bulunuyor.
Fakat, Marvel için içinde sayısız evren olan, sonsuz bir evrenler bütünü bile yeterli değil! Çünkü
Multiverse de tüm gerçekliği temsil etmiyor! Buradaki önemli nokta şu: Marvel Multiverse’deki evrenlerin
sayısı sınırsız olsa da, temel olarak tüm evrenlerin bir benzerliği olması gerekiyor. Peki ya, Marvel
Evreni’ne hiç benzemeyen, ondan tamamen bağımsız olan Evren grupları, yani farklı Multiverse’ler
olamaz mı? Tabi ki olabilir.
Marvel Multiverse’indeki evrenlere hiçbir benzerliği olmayan, fakat ondan tamamen bağımsız olmayan
evrenler (ki bunlar genelde Marvel’ın bastığı çizgi romanlarda bulunan, fakat Marvel karakterlerinin
kullanılmadığı Evrenlere işaret ediyor: Ultraverse ve New Universe gibi) bir araya gelip Megaverse’ü
oluşturuyorlar:
Artık Megaverse’den de daha büyüğü yoktur diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz! DC Comics ve Marvel Comics’in beraber bastığı yayınlar, bu iki firmanın karakterlerinin birbirleriyle savaşmaları, birbirlerinin evrenlerine gidip gelmeleri nasıl mümkü n oluyor? Marvel karakterleri, nasıl Star Trek karakterleriyle ortak maceralar yaşayabiliyor? Bunun cevabı,Omniverse’de yatıyor. Var olan her şey: Bizim evrenimiz, Marvel Evreni, Multiverse’ler, Megaverse’ler, aklınıza gelebilecek(ve aklınıza geleme- yecek) her şey, Omniverse adı verilen bir kavramın altında yer alıyor.
Marvel Comics’in, oldukça karışık bir gerçeklik sistemi olduğunu, bu gerçekliğin boyutlardan paralel evrenlere,
farklı gerçekliklerden kozmik varlıklara kadar pek çok unsuru kapsadığını biliyoruz. Doğal olarak, özellikle çizgi roman
okumaya yeni başlayanlar için, bu tip kavramlar son derece kafa karıştırıcı olabiliyor. Uzun süredir çizgi roman
okuyanlar bile, hem bu kavramların birbirleriyle eş anlamlıymış gibi kullanılması, hem doğru dürüst bir açıklama
yapılmadan kullanılması, hem de zaman zaman yazarların kendileri tarafından yanlışlar yapılarak kullanılması
nedeniyle kafa karışıklığı yaşayabiliyor.
Bu yazımızda, Marvel’ın gerçekliğini belli bir kurgusal düzene oturtmaya, biraz daha organize ve anlaşılabilir kılmaya
çalışacağız.
1– Dünya ve Evren
I. Marvel Dünyası vs. Gerçek Dünya
Bildiğiniz gibi, Marvel Comics tarafından basılan öykülerin büyük bir çoğunluğu Dünya gezegeninde geçiyor. Kahramanların
büyük çoğunluğu burada yaşıyor, bu gezegeni kurtarmak için savaşıyorlar. Peki, bu Dünya, gerçek Dünya’ya
ne kadar benziyor? Arada ne gibi farklılıklar var? Ve daha önemlisi, bu farklılıkların sebebi tam olarak ne?
Önce benzerlikler: Temel olarak bizim Dünyamız, Marvel Evreni’ne çok benziyor. Aynı tarihi olaylar, aşağı yukarı aynı coğrafya ve ülkeler, aynı özellikler... Göze çarpan en büyük fark, tabi ki, Marvel Evreni’nde normal insanlardan farklı olarak, bir takım süper güçlü, metainsan‖ların olması. Bu süper güçlerin temel kökenleri, aslında tarihi çağlarda Dünya’ya gelen ve çeşitli deneyler yapan, Marvel Evreni’nin en güçlü varlıklarından Celestials’a dayanıyor. Boyları 600 metreyi aşan ve Uzay Tanrıları‖ olarak tanımlanan bu varlıklar, tarih öncesi dönemlerde Dünya’ya geliyorlar ve insan ırkı üzerindeçeşitli deneyler yapıyorlar.
Bunun bir sonucu olarak, süper güçlü Eternals ve onların düşmanları, Deviants ırkları yaratılıyor.
Aynı zamanda, insanların, yani homo sapiens’lerin de genetik kodlarında bir değişim oluyor.
İşte Marvel Evreni’ndeki süper güçlerin asıl temeli de bu genetik değişime dayanıyor. Bu genler, hem belli bir süre
sonra doğal olarak insanları değiştirmeye başlayarak onlara özel güçler kazandırıyor (mutantlar), hem de, aktif
mutant genleriyle doğmayanları da çeşitli faktörlerin yardımıyla ―meta-insan‖lara çevirebiliyor. Burada, radyasyon
konusunda ufak bir parantez açalım. Bu ―çeşitli faktörler‖in en büyüğü elbette radyasyon. Eğer Marvel Evreni’nin
orijin hikayelerini az çok biliyorsanız, bu hikayelerde radyasyonun enteresan bir rolü olduğunu fark etmişsinizdir.
Spider-Man radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılıyor, Fantastic Four uzayda radyoaktif kozmik ışınlara maruz
kalıyor, Daredevil’in gözlerini radyoaktif maddeler kör ediyor, Hulk gamma ışınları tarafından yaratılıyor, vesaire...
İşte Celestial’ların hikayesi de, 1960’larda yazılan bu radyasyon hikayelerine bir mantık getiriyor.
Kısacası, Marvel 1960’larda, radyasyonun tam etkileri henüz bilinmiyorken yazdığı bu öykülere karşı gelebilecek
Yahu radyoaktif örümcek ısırdı diye neden Örümcek-Adam oluyor ki, kanser olması gerekmez
mi?‖ şeklinde modern sorulardan da sıyrılmış oluyor.
Marvel Dünyasının bizim dünyamızdan bir başka farkı da, ciddi bir teknoloji farkı olması. Uzay gemileri,
teknoloji harikası jet ve silahlar, Iron Man zırhı gibi pek çok teknolojik gelişme, Marvel karakterlerine
Celestial’ların özel genlerine muhtaç olmadan süper güçler kazanma fırsatı veriyor. Fakat tabi ki, Reed
Richards, Tony Stark ve benzeri pek çok dahinin akıl almaz buluşları, onların genlerinde de zekalarını
normal boyutların çok üzerine çıkaran ―meta-insan‖ genleri yattığının bir göstergesi olabilir.
süresi boyunca gezegenin (ve dolayısıyla yumurtanın) güvende kalacağından emin olabilmek. Bu da demek oluyor ki, eğer Alex Ross bir paralel evren hikayesi olarak yazdığı Earth X’te haklıysa, nihai son dünyanın yok olup yeni bir Celestial’ın yaratılmasına işaret ediyor.
Skrull’ların enteresan özelliğ ise şu: diğer gezegenleri işgal edip bir imparatorluk haline gelmeden önce, asıl yaşadıkları gezegene de tıpkı dünyaya olduğu gibi Celestial’largeliyor ve aynı deneyleri yapıyorlar. Fakat, Skrull’lar üzerinde yapılan deneyler, dünyadan çok daha önce gerçekleşiyor. Ve sonuç olarak, bütün bir ırk zaman içinde evrim geçirerek tek bir özel güce sahip oluyor.
İşte bu teoriye göre, dünyada da zaman içinde aynı şeyin olması, ve tüm insanlığın tek bir özel güce sahip
olacak şekilde evrim geçirmesi gerekiyor. Ama dediğim gibi, bu teorilerin ikisi de Marvel Evreni içinde pek
bilinmeyen, sadece Earth X’te işlenmiş ve dürüst olmak gerekirse Marvel’ın kendi evreni içinde şu ana
kadar fazla etkisini görmediğimiz teoriler.
Temel olarak, Marvel’ın bastığı yayınların muhtemelen %90’ından fazlası Dünya’da geçiyor. Fakat, tabi ki,
bu Dünya bir boğanın boynuzları üzerinde durmuyor! Tıpkı gerçekte olduğu gibi, Marvel Dünyası da
bir Güneş Sisteminin, bir galaksinin ve son olarak da bir evrenin içinde bulunuyor.
II. Marvel Evreni
Marvel Evreni, Marvel Dünyasının da içinde bulunduğu, sınırsız ve sonsuz evreni tanımlamak için kullanı-
lan bir kavram. Earth-616 olarak adlandırılan bu evren, aslında teknik olarak var olan her şeyi kapsıyor.
Peki, Marvel Evreni’nin bir parçası olup da, dünyanın bir parçası olmayan belli başlı varlıklar neler?
Öncelikle, evrenin farklı bölgelerine yayılmış halde bulunan, sayısız uzaylı ırk. Bu uzaylı ırklar, farklı galaksilerde,
farklı gezegenlerde yaşıyorlar ve zaman zaman Dünya’nın da içinde bulunduğu olaylara giriyorlar.
Şu anda Marvel Evreni’nde bulunan tüm ırkları tam olarak bilemememize rağmen, en temel, en önemli
üç ırkı sayabiliyoruz:
1. Skrul—Andromeda galaksisinde yaşayan, şekil değiştirme özelliğine sahip olan savaşçı bir ırk.
2. Kree—Skrull’ların baş düşmanı olan ve sürekli onlarla savaş içinde olan, pembe ve mavi ten
renkli olmak üzere iki türü bulunan insanımsı bir ırk
3. Shi’ar: Daha çok X-Men hikayelerinde karşımıza çıkan, evrenin en önemli ırklarından biri.
Bu uzaylı ırkların hemen arkasından da, Marvel Evreni’nin en temel ve en ilginç özelliklerinden biri olan,
Kozmik Varlıklar geliyor. Sayıları fazla olduğu için genel bir tanımlama yapmak zor olsa da, evrenin
varolmasını ve varlığının devam etmesini sağlayan, hayal edilemeyecek güçlere sahip bu varlıklar, Marvel
Evreni içindeki asıl güç dengesini oluşturuyor, ve insanlar (ya da süper kahramanlar) gibi evrenin gidişatı
içinde aslında hiçbir önemi olmayan varlıklarla neredeyse hiçbir şekilde ilgilenmiyorlar
―sınırsız‖ ise, Sınırsızlığı temsil eden bir varlık bulunuyor. Evrende canlılar ölüyorsa, ―Ölüm‖ü temsil eden
bir varlık bulunuyor. Ve işte bütün bu kavramlar, ―Kozmik Varlıklar‖ dediğimiz grubun en önemli parçasını
oluşturuyorlar. Aynı zamanda, evrende bu saf, kavramsal varlıklar arasında denge unsuru olarak varlığını
sürdüren varlıklar da mevcut. Son olarak da, evrenin varlığını sürdürmek, veya evrende denge sağlamak
için yaratılmamış olmasına rağmen, kozmik varlık statüsünde bulunan oluşumlar bulunuyor. Çok kafa
karıştırıcı hale getirmemek için, gelin bütün bu kavramları olabildiğince basit bir tabloda yeniden inceleyelim.
III. Kozmik Varlıklar Üzerine Birkaç Ekleme
Evet, Marvel Dünyasını ve Evrenini, çeşitli açılarından ele aldık. Fakat, bildiğiniz gibi, Marvel Comics’in bütün yayınları sadece bir evrende olup bitmiyor.
Evrenin bütün bu karışıklığı ve büyüklüğünün ardında, daha da karmaşık, daha da büyük şeyler yatıyor. Yazımızın ikinci bölümünde de, Marvel Comics yayınlarında Evrenin ötesinde neler olduğuna, ve bu sistemlerinbirlikte nasıl çalıştığına bakmaya çalışacağız.
Üsteki bu basit dikdörtgenin, Marvel Evreni’nin tamamı olduğunu düşünelim.
Dünya, tüm kahramanlar, ve bir önceki sayfalarda incelediğimiz Eternity, Infinity,
vs. gibi kavramlar, işte hep bu dikdörtgenin içinde bulunuyor. Ölümsüz bir karaktere,
ışık hızının çok üstüne çıkabilecek bir uzay aracı verseydik, ve ona istediği gibi
dolaşmasını söyleseydik, bütün devasalığına ve sınırsızlığına rağmen, fiziksel olarak
gidebileceği yerler, işte bu dikdörtgenin kenarlarıyla sınırlı oluyor.
Fakat, tabi ki, Marvel’da sadece fizlksel olarak gidebileceğimiz yerlerin dışında, pek çok farklı gerçeklik, farklı boyut, ve farklı ―alternatif / paralel‖ evren bulunuyor. Peki bu sistem nasıl işliyor? Bir boyut ile paralel evren arasındaki fark nedir? Farklı bir evrende geçen hikaye ne demek? Peki ya başka bir boyutta geçen hikaye?
Öncelikle boyutlardan (dimension) ve benim bariz sebeplerden dolayı alt-evren olarak tanımlamayı sevdiğim (pocketuniverse/ microverse)’lerden başlayalım. Dediğimiz gibi, ―evren‖ fiziksel olarak gidilebilecek limitleri belirtiyor. Fakat, evrenindışında, Marvel Evreni’ne bağlı olan, fakat fiziksel olarak seyahat edilerek ulaşmanın mümkün olmadığı bazı yerler var.
Bunlar, Marvel Evreni’ne bağlı olarak bulunuyorlar, teknik olarak Marvel Evreni’nin bir parçası olarak işliyor ve Marvel Evreni’yle aynı devamlılığı paylaşıyorlar. Ama aslında Marvel Evreni’nin, fiziksel olarak, dışındalar.
Buna verilebilecek sayısız örnek var. Nors Tanrılarınnı geldiği Asgard, Yunan Tanrılarının geldiği Olympos, Mr. Fantastic’in keşfettiği Negative Zone, Mojoverse, Microverse, Franklin Richards’ın Heroes Reborn’da yarattığı Pocket Universe, hep Marvel Evreni’ne bağlı olan, ama aynı zamanda onun dışında bulunan kavramlara örnekler. Bunu şemaya yansıttığımızda, elimizde şöyle bir örnek oluyor:
İşte alt-evrenler ve boyutlar bu şekilde, Marvel Evreni’ne hem bağlı, hem de ondan bağımsız bir şekilde devam ediyor. Pekiya paralel / alternatif‖ evrenler? Deminden beri karşımıza çıkan ―multiverse‖ kavramı? Paralel Evrenler, temel olarakMarvel Evreni’ne benzer olan, fakat bir veya birkaç noktada Marvel Evreni’nden ayrılan, ve alt-evren/boyutların aksine,Marvel Evreni’nden tamamen bağımsız olan Evrenleri tanımlamak için kullanılıyor.Paralel Evren‖ kavramını kafanızda canlandırmanız için en yardımcı olacak kavram, olasılık‖ kavramıdır. Çünkü paralelevren teorisine göre, olma olasılığı bulunan her şey, olmuş olmak zorunda. Bu ne demek? Marvel Evreni ile ilgili aklınıza getirebileceğiniz. Ya o örümcek Peter’ı değil de Flash Thompson’u ısırsaydı?, Ya Spider-Man Fantastic Four’a katılmış olsaydı?,Uncle Ben ölmese Peter’ın hayatı nasıl olurdu?, gibi tüm sorular, bir paralel evrenin gerçeği oluyor.Zaten Marvel’ın da paralel evrenleri en çok kullandığı seri, What if?‖ isimli, karakterlerin veya evrenin mantığında bir şeyin değişik gittiği evrenleri inceleyen bir seri. Aynı zamanda, paralel evren kavramı, yazarların Marvel Devamlılığında barınamayacak, fakat yazmak istedikleri öykülerini (örneğin Marvel Evreninin yok oluşu gibi) yazmalarına olanak sağlıyor.
Gelelim Multiverse kavramına. Aslında buraya kadar incelediklerimizi anladıktan sonra, Multiverse son
derece basit bir kavram. Şu ana kadar bildiklerimizi yeniden şemaya dökersek, elimzde şöyle bir resim
oluyor:
sonsuz sayıda evren. İşte multiverse kavramı, bütün bu paralel evrenleri kapsayan bir kavram olarak
kullanılıyor. Birbirinden bağımsız olan bu evrenlerin hepsi, bir Multiverse’ün içinde bulunuyor.
Fakat, Marvel için içinde sayısız evren olan, sonsuz bir evrenler bütünü bile yeterli değil! Çünkü
Multiverse de tüm gerçekliği temsil etmiyor! Buradaki önemli nokta şu: Marvel Multiverse’deki evrenlerin
sayısı sınırsız olsa da, temel olarak tüm evrenlerin bir benzerliği olması gerekiyor. Peki ya, Marvel
Evreni’ne hiç benzemeyen, ondan tamamen bağımsız olan Evren grupları, yani farklı Multiverse’ler
olamaz mı? Tabi ki olabilir.
Marvel Multiverse’indeki evrenlere hiçbir benzerliği olmayan, fakat ondan tamamen bağımsız olmayan
evrenler (ki bunlar genelde Marvel’ın bastığı çizgi romanlarda bulunan, fakat Marvel karakterlerinin
kullanılmadığı Evrenlere işaret ediyor: Ultraverse ve New Universe gibi) bir araya gelip Megaverse’ü
oluşturuyorlar: