- Mesaj
- 98
- Beğeni
- 2
- Puan
- 431
- Ticaret Puanı
- 0
Alanya, kuzeyinde Toros Dağları, Güneyinde Akdenizin bulunduğu küçük bir yarımada üzerine kurulmuştur. Antik çağda Pamfilya ile Kilikya sınırı arasındaki çizgide yer aldığı için bazen Kilikya, bazen de Pamfilya şehirleri arasında sayılmıştır.
Kilikya Coğrafi karakteri nedeniyle iki farklı bölgeyi içine almaktadır. Kilikyanın doğusu Ovalık Kilikya (Kilikya Pedias), batısı ise Dağlık Kilikya (Kilikya Tracheiç dır. Kilikya sözcüğüne ilk kez M.Ö. 16.yy. Hitit metinlerinde Chalaka olarak rastlanmaktadır. M.Ö. 15.yy Mısır ve Assur kaynaklarında Ovalık Kilikya Qedi ve Que Dağlık Kilikya ise Clalaka olarak geçmektedir.
Dağlık Kilikya Toros Dağlarının denize kadar sokularak sarp derin uçurumların oluşturduğu bir bölge olup geniş düzlüklerden ve liman olabilecek büyük koylardan yoksundur. Buda şehirlerin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur. Dağlık Kilikya kentleri arasında`; Coracesion (Alanya), Laertes (Gözüküçüklü), Syedra (Seki), İotape (Uğrak), ve Hamaxia (Elikesik)yı sayabiliriz.
Pamfilya kelimesi yunanca kökenli olup Pan-Çok ve phyle-soy anlamına gelen sözcüklerin birleşmesinden oluşmakta, buda Bütün kabilelerin bir arada ikamet ettikleri memleket anlamına gelmektedir. Pamfilya Bölgesinde yer alan Side, Aspendos, Perge gibi şehirler ,şehirciliğin gelişmesine uygun etrafı dağlarla çevrili verimli geniş ovaları ile büyük ticari ve askeri gemilerin demirliye bileceği uygun koyları olan alanlara kurulmuştur.
Alanyanın ilk kez ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu henüz bilinmemektedir. Kentin bilinen en eski adı Coracesiumdur. Sözcük anlamıyla Latincede Corax-Karga ve Caesium-Gök kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup Gökkarga anlamını taşımaktadır. Bizans döneminde ise Güzel Dağ anlamına gelen Calanoros ismi verilmiştir. 13 yy.da Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1. Alaaddin Keykubatın (1220-1237) kaleyi alması ile şehrin ismi hükümdarın ismine uygun alarak Alaiyye olarak değiştirilmiştir. 1935 yılında şehri ziyaret eden M.K. Atatürk ise Alanya adını vermiştir.
Alanya ve çevresinin tarih öncesi devirlerini tanıtan belgeler günümüzde çok sınırlıdır. Prof.Dr. Kılıç Kökten'in 1957 yılında kent merkezine 12km.uzaklıkta yer alan Kadıini mağarasında yaptığı araştırmalar bölge tarihinin üst Palealitik (İ.Ö.20.000-17.000) dönemine kadar uzandığını göstermektedir. Aynı mağarada son zamanlarda yapılan incelemeler sonucu Eski Tunç Dönemine ait (3000-2000) ait seramik parçaları da ele geçmiştir. Buda Alanyanın çevresinin Eski Tunç Çağında da yerleşim gördüğünü göstermektedir.
Coracesiumdan ilk kez bahseden İ.Ö. 4.yy. antik çağ Coğrayyacılarından Sylaxdır. Bu dönemde bölge, Anadolunun önemli bir bölümünü istila eden perslerin egemenliği altındadır. Persler dönemine ait günümüze kadar ulaşan önemli bir kalıntı henüz tespit edilememiştir. Ancak Alanya Kalesi Ehmedek mevkiinde yer alan Selçuklu Sur duvarlarının altında kalmış, kiklopien taşlardan örülmüş olan sur duvarları bu döneme tarihlendirilmektedir. Daha sonra bu bölgeden antik çağın önemli tarihçisi olan Strabon (İ.Ö.63-İ.S.25) Geographika adlı kitabında bahsetmekte ve Coracesiumu zapdedilmesi çok güç ve dik bir yer olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Pir-i Reis, Seyyah İbn-i Batuta ve Evliya Çelebi bölgeyi gezen seyyahlardan olup eserlerinde kentten bahsetmektedirler.
Coracesiumun coğrafı yapısından kaynaklanan doğal savunma kolaylığı ve küçük limanı ile ilk çağlarda korsanlar için mükemmel bir barınak haline gelmiştir. İ.Ö. 2.yyın ortalarında Anadolunun güney sahillerini koruyan Rodos Deniz birliğinin dağılması sonucu ilk korsanlık hareketleri bu bölgeden yani Coracesiondan Seleukeia (Silifke) ya kadar uzanan sahil kesiminde başlamış ve kısa bir süre sonra komşu bölgelere yayılmıştır. Bu nedenle korsan tabiri yerine Kilikyalı adı kullanılmıştır. İ.Ö. 2.yy.ın ortalarında Diodotos Tryphon isimli azılı bir korsan lideri Coracesiumu üst olarak kullanmış hatta kendi adına sikkeler bastırmıştır.
Kıbrıs, Pisidya, Pamfilya, Suriye ve hatta Giriti etkileyen bu korsan hareketlerine son vermek amacıyla Roma döneminde, (İ.Ö.65) olağanüstü yetkilerle donatılmış olarak Coracesiuma General Pompeius Magnus gelir ve korsanlık hareketlerini bastırır. İ.Ö.34 yılında ise Antonius tarafından Dağlık Kilikya bölgesi Kleopatradan olma oğlu Ptolemaiosa hediye edilir.
Antik dönemde Dağlık kilikyada yaşayan halk, merkezi yönetim kuvvetli olduğu sürece sessiz kalmış, zayıfladığı dönemde ise eski barbar kimliğine bürünmüştür. Bu nedenle Dağlık Kilikya, doğusundaki Ovalık Kilikya,dan ve batısındaki Pamfilyadan hem coğrafi hem de sosyal gelişme bakımından farklılıklar ortaya koymaktadır.
Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1.Alaaddin Keykubat tahta geçtikten sonra tüm Anadoluda imar faaliyetlerinde bulunmuş özellikle Konya, Sivas, Kayseri ve Antalya gibi şehirlerde medreseler, hanlar, av köşkleri, saraylar ve kaleler yaptırmıştır.
Sultan ilk seferini askeri ve ticari bakımından çok önemli bir yer olan ve Başkent Konyanın limanı olabilecek Kalanoros (Alanya) üzerine yapar. O sıralarda Kalanorosun başında Hiristiyan sülalesinden olan Kyr Vart isimli biri vardır. Kenti karadan ve denizden kuşatır. Savunmanın olanaksız olduğunu anlayan Kyr Vart Selçukluların gücü karşısında direnemeyip hemen teslim olmuştur (1221). Ayrıca kızı Huand Hatunu da sultana eş olarak vermiştir. Huand Hatun sonradan dinini değiştirerek Mah-Peri Sultan ismini almıştır.
Sultanın adına uygun olarak Alaiyye ismini alan kent onun döneminde en parlak günlerini yaşamış, büyük imar faaliyetlerine sahne olmuş ve Başkent Konyanın yanısıra ikinci bir başkent, kışlık merkez olarak kullanılmıştır. O dönemde kente bir çok bilgin ve sanatçı yerleşmiş ve kısa bir zamanda Alaiyye Kültür ve Ticaret merkezi haline gelmiştir.
Alaaddin Keykubattan sonra kentin parlak dönemi sona ermiştir. 1243 deki Moğol saldırıları, 1277de Mısır Memlüklerin Anadoluya girmeleri ve taht kavgaları Selçukluları yıpratmış 1300 yılında Anadolu Selçuklu Devleti parçalanmış ve bölge Karamanoğulları yönetimine girmiştir. Alanya 1427 yılında Karamanoğulları tarafından beşbin altın karşılığında Memlük Sultanına satılmış daha sonra 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı Devleti sınırları içerisine alınmıştır.
Tarsus ile birlikte Alanya ,1571 yılında Kıbrıs Eyaletine bağlanmış, 1864 yılında ise Konya Vilayetinin sancağı olmuştur. 1868 yılında ise Antalyaya bağlanmış ve 1871 yılında bu ilin ilçesi olmuştur.
Alanya denizden ve karadan zor ulaşılabilirliği, doğal kaynakları ve tabiat güzelliği ile tarih boyunca toplumların ilgisini çekmiştir. Bu nedenle günümüze değin sürekli iskan gören, Anadolunun nadide kentlerinden birisidir.
İyi Forumlar
Kilikya Coğrafi karakteri nedeniyle iki farklı bölgeyi içine almaktadır. Kilikyanın doğusu Ovalık Kilikya (Kilikya Pedias), batısı ise Dağlık Kilikya (Kilikya Tracheiç dır. Kilikya sözcüğüne ilk kez M.Ö. 16.yy. Hitit metinlerinde Chalaka olarak rastlanmaktadır. M.Ö. 15.yy Mısır ve Assur kaynaklarında Ovalık Kilikya Qedi ve Que Dağlık Kilikya ise Clalaka olarak geçmektedir.
Dağlık Kilikya Toros Dağlarının denize kadar sokularak sarp derin uçurumların oluşturduğu bir bölge olup geniş düzlüklerden ve liman olabilecek büyük koylardan yoksundur. Buda şehirlerin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur. Dağlık Kilikya kentleri arasında`; Coracesion (Alanya), Laertes (Gözüküçüklü), Syedra (Seki), İotape (Uğrak), ve Hamaxia (Elikesik)yı sayabiliriz.
Pamfilya kelimesi yunanca kökenli olup Pan-Çok ve phyle-soy anlamına gelen sözcüklerin birleşmesinden oluşmakta, buda Bütün kabilelerin bir arada ikamet ettikleri memleket anlamına gelmektedir. Pamfilya Bölgesinde yer alan Side, Aspendos, Perge gibi şehirler ,şehirciliğin gelişmesine uygun etrafı dağlarla çevrili verimli geniş ovaları ile büyük ticari ve askeri gemilerin demirliye bileceği uygun koyları olan alanlara kurulmuştur.
Alanyanın ilk kez ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu henüz bilinmemektedir. Kentin bilinen en eski adı Coracesiumdur. Sözcük anlamıyla Latincede Corax-Karga ve Caesium-Gök kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup Gökkarga anlamını taşımaktadır. Bizans döneminde ise Güzel Dağ anlamına gelen Calanoros ismi verilmiştir. 13 yy.da Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1. Alaaddin Keykubatın (1220-1237) kaleyi alması ile şehrin ismi hükümdarın ismine uygun alarak Alaiyye olarak değiştirilmiştir. 1935 yılında şehri ziyaret eden M.K. Atatürk ise Alanya adını vermiştir.
Alanya ve çevresinin tarih öncesi devirlerini tanıtan belgeler günümüzde çok sınırlıdır. Prof.Dr. Kılıç Kökten'in 1957 yılında kent merkezine 12km.uzaklıkta yer alan Kadıini mağarasında yaptığı araştırmalar bölge tarihinin üst Palealitik (İ.Ö.20.000-17.000) dönemine kadar uzandığını göstermektedir. Aynı mağarada son zamanlarda yapılan incelemeler sonucu Eski Tunç Dönemine ait (3000-2000) ait seramik parçaları da ele geçmiştir. Buda Alanyanın çevresinin Eski Tunç Çağında da yerleşim gördüğünü göstermektedir.
Coracesiumdan ilk kez bahseden İ.Ö. 4.yy. antik çağ Coğrayyacılarından Sylaxdır. Bu dönemde bölge, Anadolunun önemli bir bölümünü istila eden perslerin egemenliği altındadır. Persler dönemine ait günümüze kadar ulaşan önemli bir kalıntı henüz tespit edilememiştir. Ancak Alanya Kalesi Ehmedek mevkiinde yer alan Selçuklu Sur duvarlarının altında kalmış, kiklopien taşlardan örülmüş olan sur duvarları bu döneme tarihlendirilmektedir. Daha sonra bu bölgeden antik çağın önemli tarihçisi olan Strabon (İ.Ö.63-İ.S.25) Geographika adlı kitabında bahsetmekte ve Coracesiumu zapdedilmesi çok güç ve dik bir yer olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Pir-i Reis, Seyyah İbn-i Batuta ve Evliya Çelebi bölgeyi gezen seyyahlardan olup eserlerinde kentten bahsetmektedirler.
Coracesiumun coğrafı yapısından kaynaklanan doğal savunma kolaylığı ve küçük limanı ile ilk çağlarda korsanlar için mükemmel bir barınak haline gelmiştir. İ.Ö. 2.yyın ortalarında Anadolunun güney sahillerini koruyan Rodos Deniz birliğinin dağılması sonucu ilk korsanlık hareketleri bu bölgeden yani Coracesiondan Seleukeia (Silifke) ya kadar uzanan sahil kesiminde başlamış ve kısa bir süre sonra komşu bölgelere yayılmıştır. Bu nedenle korsan tabiri yerine Kilikyalı adı kullanılmıştır. İ.Ö. 2.yy.ın ortalarında Diodotos Tryphon isimli azılı bir korsan lideri Coracesiumu üst olarak kullanmış hatta kendi adına sikkeler bastırmıştır.
Kıbrıs, Pisidya, Pamfilya, Suriye ve hatta Giriti etkileyen bu korsan hareketlerine son vermek amacıyla Roma döneminde, (İ.Ö.65) olağanüstü yetkilerle donatılmış olarak Coracesiuma General Pompeius Magnus gelir ve korsanlık hareketlerini bastırır. İ.Ö.34 yılında ise Antonius tarafından Dağlık Kilikya bölgesi Kleopatradan olma oğlu Ptolemaiosa hediye edilir.
Antik dönemde Dağlık kilikyada yaşayan halk, merkezi yönetim kuvvetli olduğu sürece sessiz kalmış, zayıfladığı dönemde ise eski barbar kimliğine bürünmüştür. Bu nedenle Dağlık Kilikya, doğusundaki Ovalık Kilikya,dan ve batısındaki Pamfilyadan hem coğrafi hem de sosyal gelişme bakımından farklılıklar ortaya koymaktadır.
Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1.Alaaddin Keykubat tahta geçtikten sonra tüm Anadoluda imar faaliyetlerinde bulunmuş özellikle Konya, Sivas, Kayseri ve Antalya gibi şehirlerde medreseler, hanlar, av köşkleri, saraylar ve kaleler yaptırmıştır.
Sultan ilk seferini askeri ve ticari bakımından çok önemli bir yer olan ve Başkent Konyanın limanı olabilecek Kalanoros (Alanya) üzerine yapar. O sıralarda Kalanorosun başında Hiristiyan sülalesinden olan Kyr Vart isimli biri vardır. Kenti karadan ve denizden kuşatır. Savunmanın olanaksız olduğunu anlayan Kyr Vart Selçukluların gücü karşısında direnemeyip hemen teslim olmuştur (1221). Ayrıca kızı Huand Hatunu da sultana eş olarak vermiştir. Huand Hatun sonradan dinini değiştirerek Mah-Peri Sultan ismini almıştır.
Sultanın adına uygun olarak Alaiyye ismini alan kent onun döneminde en parlak günlerini yaşamış, büyük imar faaliyetlerine sahne olmuş ve Başkent Konyanın yanısıra ikinci bir başkent, kışlık merkez olarak kullanılmıştır. O dönemde kente bir çok bilgin ve sanatçı yerleşmiş ve kısa bir zamanda Alaiyye Kültür ve Ticaret merkezi haline gelmiştir.
Alaaddin Keykubattan sonra kentin parlak dönemi sona ermiştir. 1243 deki Moğol saldırıları, 1277de Mısır Memlüklerin Anadoluya girmeleri ve taht kavgaları Selçukluları yıpratmış 1300 yılında Anadolu Selçuklu Devleti parçalanmış ve bölge Karamanoğulları yönetimine girmiştir. Alanya 1427 yılında Karamanoğulları tarafından beşbin altın karşılığında Memlük Sultanına satılmış daha sonra 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı Devleti sınırları içerisine alınmıştır.
Tarsus ile birlikte Alanya ,1571 yılında Kıbrıs Eyaletine bağlanmış, 1864 yılında ise Konya Vilayetinin sancağı olmuştur. 1868 yılında ise Antalyaya bağlanmış ve 1871 yılında bu ilin ilçesi olmuştur.
Alanya denizden ve karadan zor ulaşılabilirliği, doğal kaynakları ve tabiat güzelliği ile tarih boyunca toplumların ilgisini çekmiştir. Bu nedenle günümüze değin sürekli iskan gören, Anadolunun nadide kentlerinden birisidir.
İyi Forumlar