- Mesaj
- 11.941
- Çözümler
- 567
- Beğeni
- 13.659
- Puan
- 5.915
- Ticaret Puanı
- 2
Forex, tam anlamıyla sanal bir döviz bürosudur. Yani bir iştir. Forex'te "OYNANMAZ", "ALIM SATIM YAPILIR".
Forex, kısaca sanal bir döviz bürosu kurmaktır. Masanızın üstündeki bu döviz bürosundan Dünya'daki bütün "geçerli" paraları alıp satabilirsiniz. (Usd doları, Euro, isviçre frangı, japon yeni vs.)
Peki, sanal döviz bürosu kurmakla, gerçek bir döviz bürosu arasında ne farklar vardır?
Birincisi, sanal döviz bürosunun kurulum maliyeti çok düşüktür. (yaklaşık 250$).
İkincisini ise şöyle anlatayım; Bakırköyün meydanında bir döviz bürosu kurdunuz. Yani önünüzden binlerce kişi gelip geçiyor. Ama alım satım için birinin dükkana müşteri olarak girmesi gerekiyor. Ama sanalda bu çok daha kolay. Dövizin fiyatını beyendiğiniz anda AL veya SAT düğmelerine basarak anında işlem yapabilirsiniz. Yani müşteri beklemek derdi yok.
Nasıl, forex size çok kolay ve kazançlı gözüktü, değilmi? Ama kazın ayağı hiçte öyle değil...
Şu kazın ayağını bir inceleyelim....
İster sanal, ister real döviz bürosu açın, bu kazançlı ama bir o kadar da riskli bir iştir. Neden?
Bakırköyün meydanındaki döviz bürosuna geri dönelim. Dükkanınızı açtınız, orta şekerli kahvenizi yudumluyorsunuz. Bir adam elinde siyah bir çanta ile içeri girdi. "100.000 dolar bozdurmak istiyorum, kaça bozarsınız?" dedi. Tabelaya baktınız, "1.70 den bozarım" dediniz. Adam çantasını açtı, dolarları verdi. Saydınız, kasanızı açıp adamın parasını ödediniz. Sonra keyifle kahvenize geri döndünüz.
Ama, ama o da ne? dolar ertesi gün 1.60'a, daha ertesi günde 1.50 'ye kadar düştü zararınız= 100.000*0.20=20.000$ cık. Hadi kahvenizi içinde göreyim sizi. Şimdi ya bu dolarları zararına elden çıkaracaksınız, yada tekrar 1.70 düzeyine çıkıncaya kadar bekleyeceksiniz. Allah kolaylık versin...
Sanal döviz bürosunda da işler aynı biçimde dönüyor. İstatistiklere, yorumlara baktınız. Dolar düşüyor. Fiyatı uygun gördünüz, biraz dolar alıp yükselmesini beklemeye koyuldunuz. AAA aman o da ne, falanca yerde darbe olmuş, amerikan yanlısı hükümet devrilmiş. Anında dolar baş aşşağı gitmiş, sizede baş ağrısı ve sıkıntı kalmış....
Sizin 1.70'den aldığınız dolar, 1.50 seviyesine indiği zaman, dolar Türk lirası karşılığında 0.20 cent değer kaybetti demektir. Ama aynı anda dolar japon yeni karşısında değer kazanmış yada İsviçre frank'ı karşısında aynı kalmış olabilirdi.
Yani bir para değer kazandı veya kaybetti dediğimiz zaman şu soruyu sormalıyız "Hangi para karşısında?" İşte bu sorunun yanıtı paritedir. Türkiye'de "Dolar amma düştü ha" muhabbetine girdiğimiz zaman bahsettiğimiz parite amerikan doları-Türk lirası'dır. Doğal olarak ülkemizdeki tüm real döviz bürolarıda bir ucu Türk lirası olan paritelerle işlem yaparlar. TL-Euro, TL-US$, TL-Yen vs..
Ama, sanal doviz bürosunda Türk lirası yoktur. TL'ye işlem yapamazsınız. Buna karşılık değerlendirebileceğiniz pek çok parite vardır. Mesela, Amerikan dolarının euro karşısında değer kazanacağını tahmin ederseniz, US$-Euro paritesinden dolar alırsınız.
Temel Forex kavramları: AÇIĞA SATMA İŞLEMİ
Bakırköy'ün meydanındaki döviz bürosunun sahibi gazetesini hışımla sehpanın üzerine fırlattı. Siyah çantalı malüm müşteri yine dükkandan içeri giriyordu. "Bu adam bana uğursuz geliyor" diye düşündü. Siyah çantalı adam içeri girdi, alnındaki terleri sildi. "Bana 100.000.- İsviçre frangı lazım" dedi soğuk bir sesle. Dükkan sahibinin yüzüne bir gölge geldi, elinde hiç İsviçre frangı yoktu. Tam "Kusura bakmayın, elimde yok" diyecekti ki, gözü ışıklı tabelaya kaydı. İsviçre frangının karşısında "1.30" yazıyordu. "Aman tanrım ne kadar yükselmiş" diye düşündü. "Bir dakika lütfen" dedi müşteriye "bakayım o kadar varmı". Adam başını salladı. Dükkan sahibi hemen bilgisayarının başına geçip frank'ın istatistiklerine baktı. Doğru düşünmüştü. Frank son yılın en yüksek düzeyindeydi. Bu düzeyde tutunamaz, hızla düşerdi. "Biraz eksiğim var" dedi müşteriye "Buyrun siz bir kahve içerken ben paranızı hazırlayım". Siyah çantalı adam yine bezgin bir ifade ile olur anlamında başını sallayıp, arka bölüme geçip oturdu. Hemen önüne sütlü nestcafe ve gazeteler kondu. Bu arada dükkan sahibi istasyon caddesindeki bir iş hanın beşinci katında gözlerden uzak bir yerde hem tefecilik hemde çok büyük çaplı alım satım yapan bölgenin Ağa'sına telefon açtı. "Selam abi, hayırlı işler" dedi en sıcak sesi ile. "Bana 3 gün için 100.000 isviçre frankı lazım". "Olur hallederiz" dedi ağa, sesi kalın ve haindi. "Ama 3 gün için yüzde beş faiz alırım". "Tabi ağam" dedi dükkancı ve telefonu kapattı. Hemen 105.000 isviçre franklık bir çek yazdı, tezgahın arkasında yoldan geçen kızları süzen yeğenini yanına çağırdı, çeki verip ağanın yazıhanesine yolladı. 10 dakika sonra, siyah bir poşet içerisindeki 100.000 isviçre frangı tezgahın üzerindeydi. Nestcafesini henüz bitirmiş olan müşteriye "buyrun paranız geldi" dedi. Adam siyah çantası içerisindeki 130.000 Ytl'yi uzattı. karşılıklı paraları saydılar. adam iyi günler dileyip gitti.
Üç gün sonra, 1.30'a kadar yükselen frankın ateşi iyice sönmüş, 1.10 olan eski seviyesine inmişti. Dükkancı yiğenini bu sefer tahtakale'deki başka bir ağaya 105.000 frank alması için yolladı. Frankların karşılığı 115.000 YTL tutuyordu. Yaklaşık bir saat sonra yiğeni aldığı frankları Bakırköy'lü ağa'ya elden teslim edecek, borcu kapanacaktı. Kahvesini keyifle yudumlarken gülümsedi, bu işten 15.000 YTL kar etmişti....
Sanal döviz bürosu işinde elbette Bakırköylü yada Tahtakale'li ağalar yoktur. Ama sistemin kendisi AĞADIR. Örneğin, bir paritenin 1,30 olduğunu görürseniz ve bu fiyatın çok yüksek olduğunu düşünürseniz, o para elinizde yoksa bile "SAT" komutunu tıklayarak satabilirsiniz. Sonra düşmesini bekler, yine örneğin 1.10 seviyesine düşünce "AL" komutunu tıklayarak alıp, yerine koyarsınız. Aradaki fark, sizin kazancınızdır.
Temel forex kavramları: PİP nedir?
"tak taka tak... tak taka tak" yada "Beş para ver, beş para ver, beş para yoksa on para ver"...
Bazılarınız izcilerin yada yavrukurtların bu meşhur trampet ritmini duymuşsunuzdur. Bu tekerlemede adı geçen "para" nedir biliyormusunuz? Bilmeyenler için söyleyeyim. En küçük Türk para birimidir. Evet, en küçük para birimimiz "kuruş" değil, onun yüzde biri olan "para" dır. "Para" fiili olarakta 1950'li yıllara kadar kullanılmış. Hayal mayal hatırlıyorum. Ortası delik, koyu kahverengi renkli küçüçük bir paraydı. Hala kolleksiyocularda bulunabilir. Artık fiili olarak kullanılmasa bile, bir para birimi olarak işe yarıyor. Özellikle gazetelerde döviz fiyatlarına bakarsanız şöyle bir formatta olduklarını görürsünüz: Dolar=1.5365 Bu şu demektir. Dolar, bir lira, 53 kuruş ve 65 para değerindedir. Dolar 1.53 seviyesinden 1,54 seviyesine hooop diye çıkmaz. Önce "para" haneleri artar, 99 olunca dolar=1.5400 olur. Yada tam tersi, 1 "para" azalınca dolar=1.5399 olmuş olur.
Amerikalıların en küçük para birimi ise, cent'in yüzde biri olan "Pip"'tir. Ama bu minik para birimi sadece amerikan parasının değil, FX'te işlem gören tüm paritelerin ikincil yüzler hanesini tanımlamak için kullanılır. Forex'te hemen tüm pariteler Pip olarak yükselir, yada düşer. 1.2500 seviyesinden 1.2600 seviyesine çıkan bir para, "100 pip" yükseldi olarak nitelendirilir...
Forex, kısaca sanal bir döviz bürosu kurmaktır. Masanızın üstündeki bu döviz bürosundan Dünya'daki bütün "geçerli" paraları alıp satabilirsiniz. (Usd doları, Euro, isviçre frangı, japon yeni vs.)
Peki, sanal döviz bürosu kurmakla, gerçek bir döviz bürosu arasında ne farklar vardır?
Birincisi, sanal döviz bürosunun kurulum maliyeti çok düşüktür. (yaklaşık 250$).
İkincisini ise şöyle anlatayım; Bakırköyün meydanında bir döviz bürosu kurdunuz. Yani önünüzden binlerce kişi gelip geçiyor. Ama alım satım için birinin dükkana müşteri olarak girmesi gerekiyor. Ama sanalda bu çok daha kolay. Dövizin fiyatını beyendiğiniz anda AL veya SAT düğmelerine basarak anında işlem yapabilirsiniz. Yani müşteri beklemek derdi yok.
Nasıl, forex size çok kolay ve kazançlı gözüktü, değilmi? Ama kazın ayağı hiçte öyle değil...
Şu kazın ayağını bir inceleyelim....
İster sanal, ister real döviz bürosu açın, bu kazançlı ama bir o kadar da riskli bir iştir. Neden?
Bakırköyün meydanındaki döviz bürosuna geri dönelim. Dükkanınızı açtınız, orta şekerli kahvenizi yudumluyorsunuz. Bir adam elinde siyah bir çanta ile içeri girdi. "100.000 dolar bozdurmak istiyorum, kaça bozarsınız?" dedi. Tabelaya baktınız, "1.70 den bozarım" dediniz. Adam çantasını açtı, dolarları verdi. Saydınız, kasanızı açıp adamın parasını ödediniz. Sonra keyifle kahvenize geri döndünüz.
Ama, ama o da ne? dolar ertesi gün 1.60'a, daha ertesi günde 1.50 'ye kadar düştü zararınız= 100.000*0.20=20.000$ cık. Hadi kahvenizi içinde göreyim sizi. Şimdi ya bu dolarları zararına elden çıkaracaksınız, yada tekrar 1.70 düzeyine çıkıncaya kadar bekleyeceksiniz. Allah kolaylık versin...
Sanal döviz bürosunda da işler aynı biçimde dönüyor. İstatistiklere, yorumlara baktınız. Dolar düşüyor. Fiyatı uygun gördünüz, biraz dolar alıp yükselmesini beklemeye koyuldunuz. AAA aman o da ne, falanca yerde darbe olmuş, amerikan yanlısı hükümet devrilmiş. Anında dolar baş aşşağı gitmiş, sizede baş ağrısı ve sıkıntı kalmış....
Sizin 1.70'den aldığınız dolar, 1.50 seviyesine indiği zaman, dolar Türk lirası karşılığında 0.20 cent değer kaybetti demektir. Ama aynı anda dolar japon yeni karşısında değer kazanmış yada İsviçre frank'ı karşısında aynı kalmış olabilirdi.
Yani bir para değer kazandı veya kaybetti dediğimiz zaman şu soruyu sormalıyız "Hangi para karşısında?" İşte bu sorunun yanıtı paritedir. Türkiye'de "Dolar amma düştü ha" muhabbetine girdiğimiz zaman bahsettiğimiz parite amerikan doları-Türk lirası'dır. Doğal olarak ülkemizdeki tüm real döviz bürolarıda bir ucu Türk lirası olan paritelerle işlem yaparlar. TL-Euro, TL-US$, TL-Yen vs..
Ama, sanal doviz bürosunda Türk lirası yoktur. TL'ye işlem yapamazsınız. Buna karşılık değerlendirebileceğiniz pek çok parite vardır. Mesela, Amerikan dolarının euro karşısında değer kazanacağını tahmin ederseniz, US$-Euro paritesinden dolar alırsınız.
Temel Forex kavramları: AÇIĞA SATMA İŞLEMİ
Bakırköy'ün meydanındaki döviz bürosunun sahibi gazetesini hışımla sehpanın üzerine fırlattı. Siyah çantalı malüm müşteri yine dükkandan içeri giriyordu. "Bu adam bana uğursuz geliyor" diye düşündü. Siyah çantalı adam içeri girdi, alnındaki terleri sildi. "Bana 100.000.- İsviçre frangı lazım" dedi soğuk bir sesle. Dükkan sahibinin yüzüne bir gölge geldi, elinde hiç İsviçre frangı yoktu. Tam "Kusura bakmayın, elimde yok" diyecekti ki, gözü ışıklı tabelaya kaydı. İsviçre frangının karşısında "1.30" yazıyordu. "Aman tanrım ne kadar yükselmiş" diye düşündü. "Bir dakika lütfen" dedi müşteriye "bakayım o kadar varmı". Adam başını salladı. Dükkan sahibi hemen bilgisayarının başına geçip frank'ın istatistiklerine baktı. Doğru düşünmüştü. Frank son yılın en yüksek düzeyindeydi. Bu düzeyde tutunamaz, hızla düşerdi. "Biraz eksiğim var" dedi müşteriye "Buyrun siz bir kahve içerken ben paranızı hazırlayım". Siyah çantalı adam yine bezgin bir ifade ile olur anlamında başını sallayıp, arka bölüme geçip oturdu. Hemen önüne sütlü nestcafe ve gazeteler kondu. Bu arada dükkan sahibi istasyon caddesindeki bir iş hanın beşinci katında gözlerden uzak bir yerde hem tefecilik hemde çok büyük çaplı alım satım yapan bölgenin Ağa'sına telefon açtı. "Selam abi, hayırlı işler" dedi en sıcak sesi ile. "Bana 3 gün için 100.000 isviçre frankı lazım". "Olur hallederiz" dedi ağa, sesi kalın ve haindi. "Ama 3 gün için yüzde beş faiz alırım". "Tabi ağam" dedi dükkancı ve telefonu kapattı. Hemen 105.000 isviçre franklık bir çek yazdı, tezgahın arkasında yoldan geçen kızları süzen yeğenini yanına çağırdı, çeki verip ağanın yazıhanesine yolladı. 10 dakika sonra, siyah bir poşet içerisindeki 100.000 isviçre frangı tezgahın üzerindeydi. Nestcafesini henüz bitirmiş olan müşteriye "buyrun paranız geldi" dedi. Adam siyah çantası içerisindeki 130.000 Ytl'yi uzattı. karşılıklı paraları saydılar. adam iyi günler dileyip gitti.
Üç gün sonra, 1.30'a kadar yükselen frankın ateşi iyice sönmüş, 1.10 olan eski seviyesine inmişti. Dükkancı yiğenini bu sefer tahtakale'deki başka bir ağaya 105.000 frank alması için yolladı. Frankların karşılığı 115.000 YTL tutuyordu. Yaklaşık bir saat sonra yiğeni aldığı frankları Bakırköy'lü ağa'ya elden teslim edecek, borcu kapanacaktı. Kahvesini keyifle yudumlarken gülümsedi, bu işten 15.000 YTL kar etmişti....
Sanal döviz bürosu işinde elbette Bakırköylü yada Tahtakale'li ağalar yoktur. Ama sistemin kendisi AĞADIR. Örneğin, bir paritenin 1,30 olduğunu görürseniz ve bu fiyatın çok yüksek olduğunu düşünürseniz, o para elinizde yoksa bile "SAT" komutunu tıklayarak satabilirsiniz. Sonra düşmesini bekler, yine örneğin 1.10 seviyesine düşünce "AL" komutunu tıklayarak alıp, yerine koyarsınız. Aradaki fark, sizin kazancınızdır.
Temel forex kavramları: PİP nedir?
"tak taka tak... tak taka tak" yada "Beş para ver, beş para ver, beş para yoksa on para ver"...
Bazılarınız izcilerin yada yavrukurtların bu meşhur trampet ritmini duymuşsunuzdur. Bu tekerlemede adı geçen "para" nedir biliyormusunuz? Bilmeyenler için söyleyeyim. En küçük Türk para birimidir. Evet, en küçük para birimimiz "kuruş" değil, onun yüzde biri olan "para" dır. "Para" fiili olarakta 1950'li yıllara kadar kullanılmış. Hayal mayal hatırlıyorum. Ortası delik, koyu kahverengi renkli küçüçük bir paraydı. Hala kolleksiyocularda bulunabilir. Artık fiili olarak kullanılmasa bile, bir para birimi olarak işe yarıyor. Özellikle gazetelerde döviz fiyatlarına bakarsanız şöyle bir formatta olduklarını görürsünüz: Dolar=1.5365 Bu şu demektir. Dolar, bir lira, 53 kuruş ve 65 para değerindedir. Dolar 1.53 seviyesinden 1,54 seviyesine hooop diye çıkmaz. Önce "para" haneleri artar, 99 olunca dolar=1.5400 olur. Yada tam tersi, 1 "para" azalınca dolar=1.5399 olmuş olur.
Amerikalıların en küçük para birimi ise, cent'in yüzde biri olan "Pip"'tir. Ama bu minik para birimi sadece amerikan parasının değil, FX'te işlem gören tüm paritelerin ikincil yüzler hanesini tanımlamak için kullanılır. Forex'te hemen tüm pariteler Pip olarak yükselir, yada düşer. 1.2500 seviyesinden 1.2600 seviyesine çıkan bir para, "100 pip" yükseldi olarak nitelendirilir...